Prekarite
Sosyoloji ve psikolojinin günümüz toplumunu açıklamaya çalıştığı kavramları duymuşsunuzdur. Post modern, bohem, entelektüel kesim, lümpen gruplar gibi kelimelere en azından gazetelerde rastlamışsınızdır.
Hatta yıkıcı taraftar anlamına gelen holigan gençlik tanımlamasını da buna ekleyebiliriz. Özellikle yetmişli yıllardan sonra toplum bilimlerine eklenen kavramlardan biri de prekarite.
Eğretilik Hissi
Prekarite, genel olarak güvencesizlik ve eğretilik hissi olarak tanımlanabilir. Çok basit açıklanacak olursa günümüzde sermayeye dayalı kapitalist sistemde bütün çalışan sınıf artık bir ücrete bağlı.
Yani işiniz varsa iyi kötü ayakta kalıyorsunuz. Fakat bu ücretin bir güvencesi yok. Her an işinizi kaybedebilirsiniz.
Bunun için insanlar sürekli “eğreti” durumdalar. Yani pamuk ipliğine bağlı olarak yaşanıyor ve bu sürekli olarak derinden hissediliyor.
Hatta işiniz olsa bile ev içi çalışanlarının, perakende, turizm, eğlence, hizmet, tarım ve inşaat sektörlerinde emek verenlerin işi ve buna bağlı olarak hayatı sürdürmesi tam bir kaos.
Kısacası prekarite “eyvah, şimdi ben ne yaparım” gibi bir durumun sürekli yaşanması. İşsiz kalanlar ve göçmenler prekaritenin elle tutulup gözle görülen en somut sonuçları.
Aslında bu sonuçlar sürekli kriz içinde olan kapitalist sistemin sonuçları. Çözümlerde gene bu sistem içinden çıkacak. Mitolojideki baştanrı Zeus bile “kaostan sonra düzen gelir” diye boşuna dememiş.